TOL MEDRESE
Karamanoğulları Beyliği’nin anıtsal örneklerinden Ermenek Tol Medrese, Beyliğin eğitim politikalarını göstermesi açısından büyük önem taşıyor. Selçuklu üslup ve geleneğini en çok Karamanoğulları’nın devam ettirdiğini belirten çok sayıda araştırmacı var. Günümüz araştırmacıları; özellikle Beyliğin mimari ve bezeme diline nesnel yaklaşıldığında, üretilen eserlerin özgünlüğünün ancak anlaşılabileceğini iddia ederek Selçuklu üslup ve geleneğinden ayrıldığını ve Selçuklu mimarisiyle karıştırılmaması gerektiğini belirtiyor.136
Karamanoğulları hem Ermenek hem de Konya, Larende, Aksaray ve Niğde’de pek çok yapıt ortaya çıkarmış. Durmadan savaşlar veren ve yaylak ile kışlak arasında gidip gelen Karamanoğullarının toplam 13 medrese yaptırmış olmaları, eğitime ne kadar önem verdiklerinin bir göstergesi. Aynı dönemlerde Osmanlıların da pek çok eser verdiği düşünülürse, Karamanoğullarının Osmanlılardan geride durmak istemedikleri görülüyor.
Taç Kapı
Kuşkusuz Tol Medrese’nin en etkileyici parçası, doğu taç kapısı. Medrese, doğu-batı ekseninde yapılmış. Taç kapının basık kemeri üzerindeki kitabeye göre medrese 1339-1340 yılında yapılmış. Karamanoğlu Mahmud Bey’in oğlu Emir Musa Bey tarafından yaptırıldığı belirtiliyor. Kitabede Musa Bey, “büyük emir, alim, gazi” sıfatlarıyla övülüyor.
Orta Çağ mimarisinde kapı bir simgesellik taşıyor. Bir estetik vurgu olarak taç kapı mimari çabanın yoğunlaştığı, başladığı ve bittiği yer olarak tanımlanıyor.
Medresenin İçi
Medrese kareye yakın dikdörtgen planlı, açık avlulu, avlusu revaklı, üç eyvanlı. Açık avlunun ortasında bir havuz bulunuyor. Öğrenci hücreleri asimetrik ve doğuda beş; güneyde dört; kuzeyde iki tane. Öğrenci odalarının üzeri sivri tonozla örtülü. İçeri girer girmez kendinizi o dönemin eğitim hayatında buluyorsunuz. Karamanoğlu mimarisinin güzelliği, bu özel medresenin içinde belirgin şekilde kendini hissettiriyor.
Kuzey eyvanın bitişindeki kubbeli bölüm, Musa Bey Türbesi olarak değerlendiriliyor. Medrese’nin içinde Muş’ta vefat eden Emir Musa Bey’in mezarı da bulunuyor. Diğer mezarlar ise ailesinden bazı kişilere ait. Medrese’de bir türbe bulunduğu ise 1964-1965 yıllarında yapılan çalışmalardan sonra anlaşılmış. Türbelerin altında mezar mahzeni yok ve ölüler odaların kayalık zeminine açılan çukurlara defnedilmiş. Üzerine ise sandukalar konulmuş.140 Sandukalar ne yazık ki günümüze ulaşmamış. Kazılarda çini kakmalı alçı sanduka kalıntılarına rastlanmış.141 Bugünkü sandukalar sembolik olarak orada duruyor. Türbeye batı duvarı eksenindeki kapıdan, yani yan eyvandan giriliyor.
Girişin karşısında yer alan ana eyvana bitişik dershane odası mevcut. Bu dershane odası ile türbenin kubbeleri dışarıdan izlenebiliyor. Yan eyvan kemeri üzerinde bulunan Arapça kitabe binanın 1708’de onarıldığını kaydediyor.142
Üstü açık avluda sivri kemerli revaklar yer alıyor. Tüm eyvanlar zeminden yüksekte duruyor. Daha önemlisi; ana eyvanın duvarı, yapının geri kalan duvarlarından daha yüksek ve böylece girişteki taç kapıyla yaratılan yükseklikle sonsuzluk etkisi sürdürülmeye çalışılmış.
Medrese’de kesme taş kullanılmış. Avludaki sütunlar devşirme, yani başka yerlerden getirilmiş ve öğrenci odaları özgün hâlinde sıvalı. Bugünkü duvarlardaki sıvalar restorasyondan sonraki hâlidir.